BİR KÜÇÜK ŞEHİR SAMANDAĞ
Nice aşkların başlangıç yeridir,
çoğu aşka mezar olan bu küçük şehir. Ve bu küçük şehirde yaşanan aşklardan
birinin yaralı kahramanlarından biriyim ben. Gözlerimi aşka açtığım günlerden
birinde tanımaya başladım bu küçük şehri, beni çağırıyordu, her yanımı
sarıyordu; görünümü sanki peri.. Ama gel görki içinde bir şeytan gizli.
Taşıyla, toprağıyla, ağaçlarıyla, Titus'u ile , tüneli ile tam bir cennete
bakıyordu gözlerim ama yaşadıklarıma bakılırsa, cehennemdeyim...
Dağlarda yeşeren bitkilerin taze ve
mistik kokusu ve bunlara inat içimde biten ayrılık korkusu. Dönüp şöyle bir
baktığımda arkama, içimde, eskiden kalma bir aşk tutkusu...
Yeşilin bittiği yerde başlar bu
şehrin mavisi, bu güzelliği görmeli her sevgili. Görse burayı sevgilisinden
ayrılacak belki ama gel görki hiçbir zaman bitmeyecek bu şehrin yüreğindeki
etkisi...
Aynı güzellikle yaşanır bu küçük,
unutulmuş şehrin gecesi, bir yanda yosun kokusu, içinde ayrılık korkusu ve en
güzel türküleri fısıldayan dalgaların sesi. Bu şehre bir uğrayanın bir daha
gelmiyor gidesi...
Dışardan bakan bu şehri böyle
anlatır gider, oysa içine girsen cennetten güzel, cehennemden beter. Bir tarafı
deniz, üç tarafı dağ; işte sadece bu şekilde anlatılabilir, bir küçük şehir;
SAMANDAĞ